1-siya siyabend ne demek?
Selam ben Murat elimden geldiğince sorulara cevap vereceğim.
ssb -oluşturma bir isim böyle bir şey ne Türkçe'de nede kürtçede yok. Siyabend
-bir efsane kahramanı,ilk dağa çıkan diye anılır bölge ağalarına baş
kaldırır. Siyabend i hece isimli Mezopotamya öyküsündeki erkek kahramandır,siyabend.
Siyasiyabend’in ise gölgenin gölgesi,gölgeye gölge gibi açılımları var,dahası
siyabend esmer, gölge gibi delikanlı anlamındadır. Şunu da söylemeliyim ki
siyasiyabend i oluşturan kelimeler Anadolu'da kullanılan pek çok dilde
kullanılmaktadır bend,siya siya gibi.Özellikle bu yönü ilgimi
çekti.Anadolu'da ki farklı dillerin kesişme noktası olması gurubun isminin bu
olmasında önemli olmuştu,benim için.
2-sokak (sokak kültürü)neden bu kadar önemli ?
sokak kültürü kavram olarak Türkiye için bile yeni bir kullanım sanki,daha
sı sokağı bu denli yüceltmek bence ticari amaçla pompalanan birşey,sokak
kamunun özgürce var olabildiği bir yer olamıyor.birey anlamında da bu
böyle. Sokağı yüceltmeye de aşağılamaya da gerek yok. Sokakta ne olduğunun önemi
var ne yapıldığının, yaşanılırlığının.Kentsoylu bir ifade olarak bizde de son
yıllarda sokağın yaşama alanı olarak kendimizi ifade edebileceğimiz bir
zemin olarak kabul görmeye başladığına tanık olduk. Sanat üreten insanların
ekinlerini sunmak için sokağı tercih etmelerinde ki faydaysa özel mülkiyetin
egemen olduğu kapalı sunum alanlarının alternatifi olmasında ve bağımsız
olmasındadır ....ancak dediğim gibi tüketimin artması hesabıyla yapılanlarla
sokakta gerçekte yaşanılanın çok çok farklı olduğunu anlamak lazım.
3-Sokaktan ne ses geliyor?Müzikal anlamda ne gibi şeyler katıyor size?
Sokaktan gelen seslerle yani yaşamdan gelen seslerle karışıyor seslerimiz ve en azından hatırlatıyoruz insanlara ,ey insanlar müzik gerçekte canlı üretilen birşey olup kayıtlardan
dinlenen demek değildir sadece, müzik üretilirken dinlemek o kayıtları
dinlemekten nasılda farklı değil mi?.Üstelik sadece müzik yapıyorlar diye
halkın ve bireylerin popüler kültür sanatçıları tarafından avutulması da bir
çeşit toplum hastalığı haline gelmiştir, medya ve onun silahlı kuvvetleri
halkı -tüketicileri-müşterileri yahut potansiyel müşterileri gözüyle gören
sermayenin yönlendiricileri olmuştur. Müzisyen müzik üreten,sokakta
sokaktır. Sokak müzisyeni diye bir şey bence çok saçma.aynı tarihi roman
gibi.tarih tarihtir,roman da romandır,Amin Maaluf un dediği gibi…Neyse demem
odur ki sokağın iyi taraflarından bir tanesi ürettiğini herhangi bir arayıcıya
gerek duymadan günlük hayatın tam ortasın da sunmak
güzelliğidir, Herhalde,aracısız,en doğal haliyle,eskiden olduğu gibi müziği
hayatın içindeki o güzelim yerine koymak. Yaşananın sesleri olmak.yaşayan
sesler olmak. Özellikle günümüz toplumunun gerçekte var olmayan demokrasi
özgürlük gibi kavramları yaşayabileceği yer olan sokakta yaşamın sanattan
kopmayışına , koparılamayışına güzel bir örnektir sokakta müzik ,sanat
üretmek…
Yalnız şunu da söylemeliyim nerde yapılırsa yapılsın ve herkese göre
değişiyor olsa bile sokakta da yapılanın sanat olduğu yada olmadığını ekinin
kendisi belirleyecektir. Popüler kültür değil,soruyu biraz dağıttım sanırım.
4-müzik sanatın diğer dalları gibi insanların fikirleriyle beslenir ,şekil alır.Günümüzde popülerlik iş yapar yapar durumda siz bu noktadan ayrı bir yerde duruyorsunuz.Yaptığınız müziği ve müziğin bugünkü durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz ?
Bizim gibi müziğiyle nefes almaya başlamış kişiler için bugün Türkiye Cumhuriyeti'nde
üretilen müzik beni, bizi kesmiyor,artık biraz da duymak istediğimiz müziği
yapıyoruz .mesela kendi adıma benim ünlü olmaktı,çok para kazanmaktı gibi boş
kaygılarım yok , bunlarda müziğime yansıyor.bugün ki üretilen tüm müzik
türlerine bir bakın ,iyi müzik dinleyicisini tatmin edecek müzikler var mı
hiç?Yahut bir sanat ışıltısı,var mı.alabildiğine sığ,hatta uyanıklığı
kapatıcı, teknolojik varyasyonlarla desteklenerek kullanılan ritmik yapılarla
yapılmış, fındık fıstık,çerez misali müzikler özellikle genç hormonları
coşmuş fakat cd ye para yatırabilecek kitleler hedef alınarak
yapılıyor.inanılmaz ancak Türkiye’de müzik sermayesinin tek ve asri amacı
para kazanmak,ne seçiciler nede kültürel olarak gelişmiş kişiler,hal böyle
olunca da üretimler hep benzer.lakin Konfiçyüs’ün müzikle ilgili sözü çok
geçerlidir; yeni gittiğiniz bir yerin kültür ve kafa seviyesini dinledikleri
müzikten hissedebilirsiniz, çok doğru,yahu.
kendi yaptığımız müziğe gelince şahsen ne tür yaptığımızı da,ne amaçla
yaptığımızı da bilmiyorum. Fakat kafamdan geçen kaz sürülerinin aslında
seslerden olduğunu ve dünyayı değiştirme gücünü fark ettiğim günden beridir
söylediğim sözler benden çıkıp yeryüzünün yaşayan canlılığının içine
karıştı.şarkı formlarında iş yapmadığımızdan olacak,doğaçlamayı her
şarkımızın içinde geçebileceğimiz bir düşsel köprü olarak görmemizden ve
gerçekliği esnettiğimizden olacak anlattığımız öyküler kendilerini anlatır
oldu.burada seçiciliğimizi çaldığımız enstrümanların sağladığı bir düşsel
seyyahlık,düş görürlük, öykü bilimcilik çıktı ortaya.Bizde her seferde ilkini
yaşar olmaya fena alıştık, doğrusu,düşünün hep ,her şarkıda ilk aşk.yine de
besteler yapıyor ve onları ortalama bir edayla aynen çalıyoruz da.müzik
yapmak, yaşamaktır.biyolojik ölülükten bahsetmiyorum,bugünün insanının
ruhunun ölülüğünden bahsediyorum, yaşamak derken, canlılık derken.
son bir söz günümüzde hi-tek çok hızlı ilerliyor çok yakında yeni müzik
aletlerinde yeni algılama biçimleri olan sazlar üretilecek, nano tek bu
aygıtlar müziğe ve onu algılayışımıza yepyeni boyutlar getirecek,hatta benim
kişisel paranoyamdır bu aletlerle bilinç kontrolü yapılabilineceği.çok
yakında.
5-siz genellikle taksim Beyoğlu civarında yapıyorsunuz müziğinizi çok uç insanlar barınıyor burada siz müziğinizi yaparken aradan çekildiğinizde tinerecisini de zenginini de aynı ortamda buluşturuyorsunuz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz neler hissettiriyor size?
Elbette Taksim -Beyoğlu sokaklarında müzik yapmak şehrin diğer yerlerinden
çok farklı , bir kere burada 24 saat hareket var.buraya insanlar deşarj olmaya
geliyor, kafadan.ancak uç değerlendirmesine katılmıyorum kime neye göre uç
artık her şey çok değişti İstanbul 14 milyonluk bir anakent olmuş. Oldukça
görece bir uçluk,yaşanmakta olan.Çok farklı insanlara müzikle temas etmek ilginç ve çekici.üstelik onları kendilerini ifade edebilecekleri bir bilinç durumuna taşımak daha da
çekici.Bunun olması üstelik günün her hangi bir saatinde herhangi bir caddede
kaldırım üstünde,bu daha da güzel.bunu yaşayabilmek için çoğunun bir bedel
ödemesi gerekirken karşılıksızca ve içtenlikle, paylaşmak anı...Daha ne
olsun?
6-Rock müzik neyin temsilcisi?
Rock öleli çok oldu.bugün artık ben rock yapıyorum diyen yalancıdır
kanmayın. Ölü olan bir şey yaşayan hiç bir şeyin temsilcisi olamaz. Rock müzik
üretenlerden ekstra bir beklentiye girmek yaşam adına ,gerçekler,örneğin
çevre kirlenmesi,nükleer tehlike,yahut adaletsizliklere karşı bir tavır için
ekstra bir beklentiye girmek saflık olur.Bir dönem 68 li yıllarda
olmuştur. Eylem ve müzik birlikte hareket etmiştir ancak günümüz yükselen
değerler toplumlarında buna pek rastlanmaz, ayrıca türler belirleyerek
sınıflara bölüp yapılandaki amacında sadece ticari olduğuna
inanıyorum, bilimsel ve sanatsal yaklaşımlar dışındaki çabalardan
bahsediyorum tabiî ki. Birde değinmeden edemeyeceğim eskilerde müzisyenler
çoğunlukla şifa da vermektedir doğu da özellikle, müzik üreten Şamanlardı, iş
sadece müzik üretmek değil di müzikte ritüellerin bir parçasıydı.Birde bu
güne bakın bir sürü toplumsal bilinç hastalıkları yayılıyor diye
düşünüyorum,özellikle popüler müziklerle.
ben ve arkadaşlarım bizle öncelikle yaşayıcılarız ,müzikte yaşama
biçimlerimizden biridir.cihanda insan ol maya çalışıyor ve sesler,ritimlerle
dünyayı değiştirebiliyoruz,silahlarla değiştirilen bir dünyada,var olmak
suçunu işliyoruz kendimizi ifade ederek.
7-fatih akın gibi ödüllü bir sinema adamının İSTANBUL HATIRASI filminde müziğinizle yer aldınız bu size ne hissettirdi?
Fatih akıllı bir genç insan,yinede belki ileride daha güçlü çalışma imkanı
bulabiliriz.pek ümidim kalmamış olsa da iyi bir filme müzik yapmak yahut
oynayabilmeyi isterdim,isterdik.
8-Türkiye’de nükleer fikrinin patlak vermesi ile beraber ortalık çalkalandı imzalar,yürüyüşler,yerel ve ulusal yayınlarda bahsi geçen konuyla ilgili anketler,yorumlar şimdi her şey durdu kimse bu konuyu konuşmuyor gizliden gizliye bastırılıyor mu?
Türkiyeliler durumun farkında değil,bu çok açık,üstelik her şey saman
altından gizli gizli yapılıyormuş şüphesi duyuyorum,eylemleri medya haber
yapmıyor,TV lere çıkmıyor,halka çaktırmadan son aşamaya gelene kadar
sezdirmeden bu işi bitirmek isteyenler var. Halkın bu konuda açıkça
bilinçlenmesi sağlanmalı.açıklayıcı yayınlar ,toplantı,konser gibi eylemler
yapılmalı,yoksa çok geç olacak.tüm dünyanın alternatif enerji kaynaklarına
yöneldiği bir zamanda nükleerin tek yol olmadığı anlatılmalı türkiyeye ,başka
da yolu yok,gibi görülüyor,eeee çok para dönüyor işin içinde halkın gözünün
yaşına bakmayacak kadar netler.çatır çatır geçti meclisten
kara-r-nameler.buna karşı olan herkesin ve kesiminde net olması
gerekiyor. vede eyleme geçmesi.nüfusumuzun genç olması bir handikapken
avantaja çevrilebilinir.açık açık bastırılıyor,fark etmiyormusunuz hangi sivil
toplum kuruluşları bu konuları gündemine alıyor ki yapılması gerektiği gibi
arkadaşlar.
9-Sinop’un Çernobil olmaması için sesimizi yükseltiyoruz halka gerektiği kadar yansımıyor sesimiz.Müzikal anlamda nükleerin ve daha pek çok şeyin acı ve kirli yüzünü yansıtmak için için nasıl bir yol izlenmeli?
Küresel ısınma ve özellikle KYOTO protokolü ile ilgili ne düşünüyorsunuz? sizce bu protokol imzalanmalı mı yoksa parmak bassak yeterli olur mu? :)
Rock müzik Türkiye’de ki bu yanlışları ifade edebiliyor mu?
Küresel ısınma ve nükleere karşı yapılan festivallerde(BARIŞA ROCK..vs)yer aldığınızı biliyoruz.KÜRESEL ISINMA ve NÜKLEERE karşı basın açıklaması yapsak müziğinizle bize yardımcı olur musunuz?
Çok yakın da tüm dünya rahmini temizleyen tabiatın değişen iklimlerle
afetlerle insan hayatına diğer canlılara verdiği değer kadar değer verdiğini
acıyla kanla görecek ,bu yaklaşan kendi kendimize yaptığımız doğaya
verdiğimiz zararların neticesinde olacakları şimdiden görebilenler mutlaka
harekete geçmeli. hatta geç kalındı. Kyoto bu anlamda devede kulak.oysa u.s.a
3-2 sini kirlettiği dünya için bunu dahi yapmıyorken durum oldukça
karamsar,yine de çaba sarf etmeli,bu durum kabullenilemez.dünyanın aklı
başında insanları artık seslerini duyurmalılar eminim ki Amerika’da da
aynısını düşünen bir dolu insan fikren ateşlenmeye hazır. Sanatçıları değil
ama aydın insanları buna ön ayak olmaya çağırmalı.....
gönülden gönüle akan gizli görünmez yollardan da örgütlenebiliriz ,dünyanın
öbür yanında isimlerini bilmediğimiz insanlar aynı olaylara aynı tepkiyi
vererek bu örgütlenmeyi sağlayacaktır.eylemin kendisi örgütlenmenin de
kendisi olabilir, kuantum sayesinde bunun olabileceği kanıtlandı.bunca
olumsuzluk içinde aklını ve kalbini bir kullanabilir birbirini hiç görmemiş
insanlar.zaten dünyanın yöneticilerinin halkları pek ciddiye almadığı şu
devirlerde güçlünün egemen, çoğunluğun güçsüz göründüğü bugünlerde yaşamın
simyasını kullanma zamanı gelmiştir.kalplerden kalplere kurulacak bir gönül
hattının en az telefonlar,hatta internetten bile hızlı olabileceğine cidden
inanıyorum.denemeliyiz bu yolları da keza dünyanın büyük çoğunluğu acı
çekmekte.
10-son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Sorularınıza elimden geldiğince içtenlikle cevap verdim,selamlar... SSB'den b10 (Bizon)
Bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz en kısa zamanda görüşmek ümidiyle sevgiyle kalın..
NİHAN DURAN (4tekilsahıs)
nihanduran@msn.com
www.siyahperde.net
(Bu röportaj Siyahperde.NET adına Nihan Duran tarafından yapılmıştır.İzinsiz alınıp yayınlanması yasaktır. )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder